Merhaba Sevgili Dostlarım,
Özellikle Matrix eğitimi almış dostlarım başta olmak üzere hepinize gönül dolusu selam ve sevgilerimi sunarken, size daha önce vadettiğim gibi “dünya mıknatısına” kaptırmamak için elimden geldiğince bilgilendirmeye, bilgilerinizi doğru ve etkili kullanmanızı sağlamaya çalışacağım. Bu yazıyı özellikle RADYONİK TARAMALAR VE MORFİK ALANLARLA ilgili bilgilerinizi tazelemek ve daha da yüksek bir seviyeye ulaştırmak için yazıyorum.
Sevgili dostlarım, Aksaray’da ilk matrix eğitimini verdiğimiz çok sevgili altı can dostumuzla başlattığımız bu yolculuk; her ne kadar istenilen YOLDAŞ sayısına uluşmasa da şükürler olsun ki çok önemli illerimizden çok değerli arkadaşlarımızla yüksek bir farkındalık seviyesine ulaşmıştır.
Değerli canlar, bu eğitimin ilk neferlerinden son neferlerine kadar her birinize özellikle anlatmaya çalıştığım birkaç hususla birlikte, özellikle son zamanlarda milletçe yaşadığımız olumsuz hadiselerin morfik alanlar ve radyoniklerle ne kadar ilgili olduğunu izah etmek ve elimizdeki hazineler değerindeki bu bilgilerin önemini kavramanız için birkaç madde ile dikkatinizi çekmeye çalışacağım.
1- İlk dikkatinizi çekmek istediğim husus, matrix enerjisi/farkındalığı henüz çok yeni ve şu an genel olarak insanlığın zihinsel mantalitesine çok uygun olmadığıdır. Bu “KUTSAL” öğretiyi sadece beynimizin sol lobu ile ölçerek, tartarak, mantık yürüterek anlamamız imkânsız. Bu yüzden öncelikle “İDRAKİN ACZİNİ İDRAK EDEREK”, her ne kadar bilimsel zemine oturmasa da kalbi hissiyatın önemini kabul etmemiz gerekmektedir. Hatırlayacağınız gibi bizde matrix çalışmalarımızda iki nokta tekniğini uygularken “KALBE İNME” konusunu ele almış, üzerinde yoğunlukla durmuş ve matrixin kalbi bir enerji olduğunu, böylece rahmani bir “BİRLİK” kanalına bağlandığımızı öğrenmiştik.
2- Matrix programında özellikle üzerinde durduğumuz ve ısrarla “PRATİK YAPMANIZI” önerdiğim konulardan biride “RADYONİK TARAMALAR” ve “MORFİK ALANLARDI”. Bildiğiniz gibi bu terimlerin bizim bilinçaltımızda yeri yok. Aslında ruhumuzun bildiği ama zihnimizin unuttuğu hatırlayamadığı bu terimler, bundan sonraki yıllarda, on yıllarda ve yüz yıllarda “YENİ BİLİMİN” temelini teşkil edecektir. Zaten her ne kadar bize “hissettirilmese de” (!) modern dünya artık Newton fiziğini, darwinci yaklaşımı ve materyalist felsefeyi çoktan terk edip kuantum yaklaşımı ve yaşamı hayatlarına geçirmeye ve uygulamaya çalışıyorlar. Bildiğiniz gibi bizler tasavvufu ve kuantum yaklaşımı İRFAN OKYANUSUNA AKAN İKİ ULU IRMAK olarak nitelendiriyoruz.
3- Matrixin bize kazandırdığı en önemli değerlerinin başında gelenlerden biri radyonik taramalar ve morfik alan oluşturulması ve evrende yaratılıştan beri var olan kutsal kaynaklı morfik alanlara bağlanabilme yeteneğimizdir. Allah’ın izni ile bizler matrix sayesinde “ Her AN devam eden yaradılışa olumlu düşüncelerimiz ve tertemiz NİYETLERİMİZLE olumlu katkılarda bulunabiliyoruz.” Bu iddialı cümle artık yeni bilim olarak kabul edilen kuantum fiziğinin/mekaniğinin öncülerinden olan Heinsberg’in GÖZLEMLENEBİLİRLİK İLKESİ dir. Bu ilkeye göre; ATOM İÇİNDEKİ SEVİYE HAREKETİNE SAF GÖZLEM HAREKETİNİN KARIŞIKLIK YARATTIĞIDIR. Bu nedenle ne konumunun nede momentumumun doğru olarak hesaplanması mümkün değildir. Yani bizler ( gözlemleyenler) gözlemlediğimiz atomların hareketlerini NİYETİMİZ istikametinde değiştirebiliyoruz.
Sevgili canlar, işte tamda bu noktada yani GÖZLEMLENEBİLİRLİK İLKESİNİ irdelerken/ incelerken, dikkatimizi tasavvufa yönlendirdiğimizde gözümüze ilk çarpan, dikkatimizi çeken şeyin; bizim “EŞREF-İ MAHLÛKAT ve HALİFETULLAH olduğumuzdur. Yani yeni bilim/kuantum fiziği, “İNSAN” ın, bize empoze edildiği gibi alil, aciz, miskin ve günahkâr olmadığını, ama belki de bilinçli olarak(!) böyle bir sahte benlik, sahte dünya oluşturularak kaotik bir yaşama mahkûm ettiğini bariz bir şekilde göstermektedir. Bu konuyu çok fazla uzatıp, kafanızı karıştırmadan, aynı projeksiyonu günümüze çevirir de millet olarak yaşadığımız son hadiseleri değerlendirirsek bizim on yıllardır üzerinde çalıştığımız, insanlarımızın dikkatini çekmek için çırpındığımız ama maalesef anlatamadığımız, çok fazla bir mesafe alamadığımız ancak KUANTUM FARKINDALIK penceresinden görülebilen trajik HAKİKATİN sonucudur. Bizim beyinlerimizi, bilinçaltlarımızı, zihinlerimizi hatta ruhlarımızı bile somut şeylere programlayarak ötesindeki her şeyi İNKÂR ETTİREN “dünyayı yöneten” egemen zihniyet bizi bize inkâr ettirdiği silahla kuantum ve tasavvufun derinliklerinde bulunan gizli ilimlerle vurdular.
Sevgili canlar, biliyorum kafanız çok karışıyor ama lütfeder de araştırır, okursanız bu acı HAKİKATİ bariz bir şekilde göreceksiniz. Evet, çok açık bir şekilde beyan ediyorum ve ısrarla iddia ediyorum ki bizi vuran silah görünürdeki tanklar, helikopterler, f-16 lar değil; hatta büyük bir yanılgı ile sıklıkla iddia edildiği gibi bu necip milletin bağrından çıkmış, gözbebeğimiz ordumuzun seçkin çocuklarının ideallerine nüfuz eden herhangi bir ideolojide değil. Bizi vuran, bizim evlatlarımızın ruhlarına sirayet ettirilmiş ve çok özel tekniklerle yıllardır sistemleştirilmiş bizim bir türlü bilimsel bulmadığımız, İNKÂR ETTİĞİMİZ METAFİZİK kökenli, KABALİST VE MAJİK çalışmalardır. Yukarıda da iddia ettiğim gibi her ne kadar inkâr etsek de aklıselim her insan bunun farkında.
Değerli dostlarım, biliyorum yazı yine çok uzadı. Ama konu çok girift ve bizim zihnimiz bu seçicilikte değil. O yüzden uzattım lütfen kusura bakmayın. Şimdi sizlere neler yapacağımızı anlatmak istiyorum. Eğitim boyunca sayısız defa tekrar ettiğim gibi SIK SIK RADYONİK TARAMA çalışmaları yapmalıyız. Morfik alanlarımızı hissedip, güçlendirerek istediğimiz morfik alanlara entegre olmalı ve öncelikle kendimiz/şahsımız olmak üzere yakın çevremize, tüm insanlık âlemine, ülkemize güzel NİYETLERLE matrix uygulamaları yapmalıyız.
Sevgi, huzur ve ışıkla…