Merhabalar Sevgili Dostlarım,
Bildiğiniz gibi son zamanlarda gerek toplum olarak gerekse bireysel olarak “olağanüstü haller” yaşıyoruz. Bu “olağanüstü haller” ifadesi şu an hükümetimizce uygulanan ülkenin idaresi ile ilgili durumdan ziyade, aslında günümüzün bilim anlayışı tarafından “mantıksız, akıldışı” sayılabilecek ve ifade edilmesi gerçekten müşkül olan, bizim kabalist ve majik saldırı olarak nitelendirdiğimiz kozmik boyutlu bir hal. Bu konuda çok azınlıkta da olsalar FARKINDA OL-AN insanlar neyin, nasıl olduğunu biliyorlar. Ama büyük bir çoğunluğumuz gerek şahsi gerginliklerimizi/öfke nöbetlerimizi, gerekse toplumsal boyutta gittikçe gerilen, görünürde çokta “mantıklı” bir sebebe dayanmayan sıra dışı ve kontrolsüz davranışlarımızı havaların sıcaklığı, nem oranı, v.s. gibi yine akıl yolu ile mantıklı sebeplere bağlamaya çalışıyor. Ama böyle konularda kafa yoran gerek kuantum mekaniği/fiziği ile uğraşan gerçek bilim adamları, gerekse dünya planında uzay-zaman ötesi derinliği olan gerçek mutasavvıflar hakikatin bu olmadığını nem oranı, hava sıcaklığı gibi aslında normal olan şartların bu hadiselerin gerçekleşmesinde çok önemli olmadığını biliyorlar. Ancak çok enteresandır ifade edemiyorlar, hatta etmiyorlar. Zira bu konulara girmek, bu alanda bildiklerini ifade etmekte tehlikeli olabiliyor.
Sevgili dostlarım, bu yazdıklarımdan ve yazacaklarımdan dolayı belki içinizden bazılarınız bana “saçmalıyorsun, bu iddiaların akıl-mantık dışı” diyebilirsiniz, şimdiden bunu saygı ile karşıladığımı ifade etmeliyim. Zira çoğumuzun algı eşikleri, bilinçaltı altyapıları sol beyne göre dizayn edilmiş olduğundan mantıklı bir açıklaması yok. Ama ben gerçekten iddia ediyorum ki gerek bireysel, gerekse toplumsal olarak yaşadıklarımızın çoğu şu an bizim idrakimizin çok ötesinde çok özel bir “ kozmik teknoloji” ile kurgulanmış bir proje. Duyarlı dostlarımı korkutmak onları endişeye sevk etmek istemiyorum. Herkes rahat olsun. Allah’ın izni ile onların bu kabalist-majik projelerine (tuzaklarına) karşıda Allah’ın ilahi bir projesi var zira o ( tuzak kuranların en hayırlısıdır.)
Değerli dostlarım, Allah’ın izni ile hak batıla galebe çalacaktır. Bundan hiçbirimizin en küçük bir şüphesi olmasın. Ancak şunu kesin ve net olarak bilmeliyiz ve alışmalıyız ki. Artık küresel güçlerin (dünyayı yönetenlerin) insanlık âlemini köleleştirerek sömürme stratejileri bizim ( FARKINDA OL-AN ların) bilip deşifre ettiğimiz, supliminal mesaj, 25. Kare teknikleri, zihin kontrolü, algı operasyonları, metafizik istihbarat, kozmik saldırılar ve cinayetler gibi onlara göre eskimiş teknolojilerin çok ötesinde çok daha karmaşık ve etkili yöntemleri devreye soktular. Son zamanlarda özellikle bizim ülkemizin üzerinde ilk defa denenen bu saldırı anlatmaya çalıştığım bu yeni “Kozmik teknolojinin” bir ürünü. Hatırlarsanız bundan önce ki yazımızda sinir uçlarımızı tahrip ve tahrik eden, bizi öfke krizlerine sevk eden, anlamsız üzüntülere ve depresyonlara yönelten iyonik bir saldırı olduğunu ifade etmiştim. Bu yazının ardından çok saygı duyduğum bir fizik profesörü hocamla tatlı bir tartışma yaşadık. Saygıdeğer hocam bana eski bir polis olduğumu hatırlatarak bu alanın kendilerine ait olduğunu beyanla haddimi bildirdikten sonra. Her nasılsa (sonra) sorular sordu. Bende haddim olmayarak ona sordum..,. Siz şu an soluduğumuz havada, yaşadığımız atmosferde bir ölçüm yapıp da sinir uçlarımızı tahrip ve tahrik eden negatif yüklü “anyonların” normalin beş katı olduğunu gözlemlediniz mi?… uzun bir sessizlik… öfkeli birkaç soru… kem, küm.. ve cevap hayır… zira ülkemizde hiçbir kurumsal alanda ve sayısı ile övündüğümüz bir sürü üniversitelerimizde böyle bir ölçüm istasyonu veya gözlemevi yoktu.
Sevgili arkadaşlar. Haddimi gerçekten aştığımı biliyorum. Bana saçmalıyorsun, diyen canlar… Şu an yazdıklarımı saklarsanız belki bir gün HAKİKATİ hepimiz idrak edeceğiz. Zira bu yazdıklarım ve yazamadıklarım artık geleceğin KOZMİK TEKNOLOJİLERİNİN bir gerçeği. Şimdi tam da burada FARKINDA OL-AN dostlarım peki biz bu tehlikelerden ve saldırılardan nasıl korunacağız diyeceklerdir. Belki de bu uzun yazının can alıcı noktası da budur.
1- Günlük yaşamlarımızda hayatın akışı içinde bilinçaltımızı programlayarak, duygu durumlarımızın oto kontrolünü sağlamalıyız.
2- Ne zaman nasıl bir duygu halinde olduğumuzu ve “Olumsuz” duyguları farkedeceğiz,
3- Fark ettiğimiz bu duyguyu ( öfke, üzüntü, çöküntü, melankoli v.s.) sadece izleyeceğiz. Onu yakalamaya, nereden geldiğini, neden böyle olduğunu falan sorgulamadan, yargılamadan ve cezalandırmaya kalkmadan sadece izleyeceğiz…
4- Olumsuz duyguların yoğunluğuna kapıldığımızda mümkün olduğunca hemen, acilen topraklanmalıyız. ( Topraklanma metotları kişiye göre değişebilir) ama en pratik olanı temiz bir alanda çıplak ayakla yürümek olabilir. Hemen bir duş alabilirsiniz.
5- Bunlardan başka inancı güçlü olan canlar, manevi olarak huzur bulacakları dualar okuyup, olabildiğince uzun secdeler yapmalı.
6- 6- En önemlisi de bu konuya vakıf olan tüm canlar bir farkındalık grubu oluşturarak özellikle gece vakitlerinde, hiç kimsenin inancına, itikatine bakılmaksızın bir dua, enerji, meditasyon hatta zikir gibi etkinliklerle TOPLU BİR MORFİK ALAN OLUŞTURMALIYIZ.
Şimdilik bu kadar…
Sevgi, huzur ve ışıkla
Merhaba Sevgili dostlar,
Yukarıdaki yazıya gerek buradan gerekse telefonla (!) gelen sorulara cevap olması için biraz daha geniş bir perspektiften bir cevap yazmaya çalışacağım.
Sevgili dostlarım, bir önceki yazımda da belirttiğim gibi dünyayı yöneten küresel güçlerin ellerinde paradan başka akıldışı/sıra dışı güçler ve imkânlar var. Lütfeder de araştırırsanız bunların ne olduğunu ve nasıl kullanıldığını öğrenebilirsiniz. Bu malum ailelerin en büyük güçleri zahiren para olsa da aslında parayı da kazandıran güçleri kabala gibi ezoterik kökenli karanlık gizli ilimler. Bu ilimler tamamen majik esaslar üzerinden çalışan, normalde aklın, mantığın ve çağdaş bilimin kabul etmediği konulardır. Ama sistemi tamamen her şeyi kurup, yöneten ve tüm ayrıntıları ellerinde bulunduran aynı insanlar bizim köklü kültürümüzden gelen ve tamamen iyilik, güzellik esaslı ve tüm insanlığın yararına olabilecek birçok ilmi öğretiyi bize çeşitli yöntemlerle unutturmuş hatta onlara “hurafe” damgası vurarak düşmanlaştırmışlardır. İşte bu yüzden bizim ülkemizde maalesef gerçek anlamda ledün-i ilimleri bilen çok fazla insan olmadığından onların yerini hocayım, âlimim, mürşidim v.s. diyen birçok tehlikeli insanlar doldurmuştur.
Değerli arkadaşlar, bu konuları zaten hepimiz biliyor, yaşıyoruz. Asıl anlamamız gereken yazıma da konu olan bizi bu tür boşluklardan istismar eden karanlık enerjilerin ne olduğu ve nasıl yönlendirildiği/kullanıldığıdır. Ben zaman zaman, duruma göre bu konu ile ilgili bilgilerimi ( bu platformun ve şartların el verdiği ölçüde) sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Son zamanlarda gerek bireysel gerekse toplumsal olarak yaşadığımız buhranlı anların da maalesef böyle bir kaynağı var. Bu konuda birden fazla başlık altında çok derin ve birazda akıldışı konuları yazabilirim. Ancak önceki yazımda da beyan ettiğim üzere bizler/çoğumuz beynimizin sol lobunun hükümleri ile değerlendirip karar vermeye şartlandırıldığımızdan her yeni enformasyonu akıl, mantık ve muhakeme süzgeçlerinden geçirip öyle kabul etmek durumundayız. Oysa bu konuları beynin sol lobu ile yani akıl yürüterek, mantıkla ölçütlendirerek muhakeme edersek anlamamız mümkün değil. Zira akıl bizi bu alanda inkâra/ redde götürür. Bunun apayrı bir ilmi vardır, bu ilmin adı kalp ilmi yani tasavvuftur.
Sevgili dostlarım yıllardır bu öğretilerin içinde olan bir kardeşiniz olarak gördüm ki tasavvuf denilince yine biz/çoğumuz, yıllardır yapılan sistemli bir programın sonucu olarak tasavvufu her şeyi koyu bir taassupla örten, karanlık ve gizemli bir dindarlık olarak algılıyoruz. Oysa gerçek anlamda tasavvuf ( bence) tam tersi. Varlık bilincinin idraki ile sonsuz ve sınırsız rahmetini, mağfiretini ve bereketini hissetmek eşref-i mahlûkat ve halifetullah olduğunu idrak etmektir. Bence, tasavvufla taassup aslında bir birine zıt iki yaklaşımdır.
Sevgili dostlarım, bu konuları daha iyi idrak edebilmemiz ve karanlıkta kalan yönleri aydınlatabilmemiz için www.bayramersoy.com.tr. İsimli sitemizde İLAHİ FARKINDALIK başlığı altında bir platform açıyoruz. Bu yazıda orada yayımlanacak ve bundan sonraki tüm gelişimler artık oradan akacak. Bu konu ile ilgili olarak ta artık kimseye o siteye üye olun oradan takip edin diye bir yönlendirmede bulunmuyorum. Sorularınız olursa oradan cevaplandırır elimden geldiğince bilgilendiririm.
Son olarak, bu konularla alakalı daha geniş bilgiler edinmek, yazdıklarımın komplo teorisi olmadığını anlamak isteyen dostlarım olursa SİNGULARİTY konusunu bir araştırsın.
Hepinize yürek dolusu selam ve saygılar gönderiyorum.
Sevgi, huzur ve ışıkla…