Yüce yaratıcı insanı yaratırken diğer yarattıklarından faklı olarak ona akıl ve irade vererek önce kendisini sonrada yaratıcını bilmesini murat etmiştir. Böylece insanoğlu Âdem a.s. den beri aklı ve iradesi ile varlığını sürdürürken sürekli gelişim içinde kendisini tekâmül ettirerek, şimdi bizim modern olarak nitelendirdiğimiz, bilim ve teknolojinin zirvesini yaşadığımızı sandığımız bu günlere gelmiştir.
Bu gün sizlere “modern” çağda, İLAHİ FARKINDALIK SNE. Matrix açısından, geldiğimiz tekâmül noktasının bizim penceremizden bakıldığında nasıl gözüktüğünü anlatmaya çalışacağım. Bana göre insanoğlu modernleştikçe özünden, aslından ve insani tüm değerlerinden uzaklaşmaktadır. Teknik olarak bu yozlaşmanın anatomisine bakıldığında çok net ve kesin olarak gözüken en önemli unsurların başında, insanlarımızın anlaşılmaz bir yarışın içine sokularak “KAZANMAK ve BAŞARMAK ” odaklı bir hayata zorlanması gelmektedir. Sonucu kazanmak ve başarmak olan yarışın kaybedenlerinin ve başarısız olanlarının olacağı ve onlarında bir şekilde bu hayata tutunmaları gerektiğine dair hiçbir olumlu düşünceye yor yoktur. Daha ana sınıfında çocuklarımızın sırtına kendi ağırlıklarına yakın bir sürü şeyler (!) yükleyerek koşturmaya başladığımız bir hakikattir. Tek bir amaç var BAŞARMAK ve KAZANMAK. Sonuç mu hepimizin bildiği gibi aslında kocaman bir fiyasko. Zira başarılı ve kazanmış insanlarımız çok mutsuz, hasta, yorgun ve bezgin.
Sevgili dostlarım insanın fıtratı gereği olması gereken bu kutsal değerlerini mutlaka teşvik edip, onları motive ederken; aslından, özünden ve erdemlerinden uzaklaştırmamalıyız. Özellikle çocuklarımızın cümle yaratılmışlara sevgi ve saygısı başta olmak üzere merhamet, paylaşım, verme, tevazu, nezaket, hoşgörü gibi insani meziyetlerini de geliştirmeliyiz. Zira başarmak ve kazanmak odaklı bu acımasız yarışta maalesef bu değerleri yitiriyoruz. Oysa İLAHİ FARKINDALIK açısından varlığın idraki başarmak ve kazanmaktan ziyade FARKINDA OLMAKLA alakalı. Ben şahsen bunca yıldır bu alanda hizmet eden bir insan olarak bir genelleme yaptığımda; mutsuz bir çobana rastladığımı söyleyemem. Çünkü o insan öncelikle toprağa basıp, doğaya dâhil olup, hayvanlarla bütünleşebiliyor. Hayatı çok zor olsa da içinden geldiği gibi bağırarak türküler, şarkılar söyleyip, ıslık çalabiliyor. Ama çocukluğundan beri ailesi tarafından sadece KAZANMAK ve BAŞARMAK uğruna şartlandırılmış, koşturulmuş ve gerçekten amacına ulaşmış ama özünden, değerlerinde ve hasletlerinden uzaklaştırıldığı için mutsuz, hasta ve bezgin birçok önemli kademelerde bürokrat, idareci hatta üst düzey yönetici tanıyorum.
O halde KUTSAL DENGE nasıl olmalı? Diye sorulacak olursa naçizden verilecek cevap şu olabilir. Önce insani erdem ve değerlerimize sahip çıkacağız. Rabbimizin bize kendisinden bahşettiği tüm güzel hasletleri yaşatarak, cümle yaratılmışları bir gözle görerek sevip, sayarak, merhamet ve şefkatle, bir ve bütün olduğumuz bilinciyle, hırs ve acımasız rekabetten uzak, paylaşarak ve destekleyerek yine kazanmak ve başarmak istikametinde AŞK ile yürümek olmalıdır.
Sevgi. Huzur ve ışıkla….