Değerli dostlarım, uzunca bir aradan sonra yine bir yazı ile sizlerin huzurundayım. Esasında yazacak olduğum hususta birde video çekmeye niyet ettim ama bildiğiniz gibi ben yazmayı daha çok seviyorum. Zira inanmışım ki; Her ne kadar okuyan olmasa da söz uçar, yazı kalır.
Bu gün sözü çok uzatmadan sizlere hepimizi çok yakından ilgilendiren adeta hayatımızın merkezini işgal eden genel tabiri ile “sosyal medya” mecrasındaki maceramızdan bahsedeceğim. Neredeyse insanlığın tamamını kapsayan bu mecradaki maceramız artık bizim kontrolümüzde değil. Bana göre sadece planlayıcıların bildiği bir akıbete doğru sürüklendiğimiz bu majik kanalda neler olup bittiğine birde farkındalık zaviyesinden bakalım.
Özellikle “pandemi” döneminde insanların evlerine hapis ediklerinde, internet ve diğer teknolojilerinde nimetlerinden faydalanılarak, olağanüstü bir gelişim gösteren (!) bu çılgınlık, birçok yeni sektörün doğmasına, birçok insanın yeni meslekler edinmesine bile vesile oldu. Evinde, mutfağında yaptığı yemeklerin videolarını çekerek paylaşan hanımlardan tutun da darbuka dersleri veren beyler bize pandeminin armağanları sayılabilir. Özellikle bizim insanlarımızın “keskin zekâsı” bu süreci fırsata dönüştürmekte çok başarılıydı.
Bu genel girizgâhtan sonra asıl dikkatinizi çekmek istediğim konuya gelince, bu husus maalesef turşu tarifi veya darbuka dersleri kadar masum değil. Özellikle kendi youTube kanalları olan ve yıllarca bazı alanlarda “uzmanlaşmış” on binlerce takipçisi olan kamuoyunda iyi intiba bırakmış programcı hocalarımızın programlarını izlediğinizde sizlerde büyük bir ihtimalle benim gibi sinir zafiyeti geçiriyor olabilirsiniz. Zira konu genellikle insanların merakını celbeden başlıklar altında başlayıp, sonra coşkun seller gibi çığırından çıkıp taşkın haline gelip. Önüne gelen değerleri ve inançları sürükleyip büyük bir tahribata sebep olabiliyor.
On yıllardır destursuz bu alemin içinde “fenomen” olmuş bu abiler; “Ben” diye başladıkları cümlelerinde; geçen yıl şöyle demiştim, bakın kehanetim nasılda gerçek oldu. Beş yıl önceden ben bu günleri görmüş, kitabımda ima etmiştim ( kendince kendi kitabından çıkarma yapıyor) ben, ben…ben…… En iyi kâhinim. Bu abilerden onlarcasının birleştiği tek ortak nokta var. 2023 yılı ve sonrasında neredeyse kıyameti koparmaları. Depremler, sel baskınları, orman yangınları, küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri, dünya savaşları, açlıklar, kıtlıklar, susuzluklar hatta hızını alamayıp kutup taklası attıranlar bile var. Bu kerameti kendinden menkul “hocaların” bazılarının yirmi civarında kitabi bile var. Bu amcalar sadece youTube de değil bazı TV. Programlarında da aynı feleklerin tellallıklarını yapmaya devam ediyorlar. Bunlardan bazıları son günlerin en çok tartışılan ekonomik durumunu önceden kestirdiklerini beyanla hiçbir ekonomistin aklına gelmeyen çılgın öneriler sunarak ülkemizi ve dünyayı rahatlatabileceklerini beyan etmekteler. Sosyal medya fenomenlerinin en dikkat çeken ve en çok izlenen bir başka grubu da okültizm, ezoterizm gibi gizemli, sırlı birçok akımın çokbilmiş hocaları. Bunlar genellikle nedense Annunakilerden ve Sümer tabletlerinden başlattıkları mevzuu döndürüp dolaştırıp kutsal dinlere bağlar ve özellikle kuran-ı kerimin bazı ayetlerini o tabletlerde yazılanlarla(!) benzeştirerek orada bırakırlar. Bu hocalar kendilerini izleyen veya dinleyen insanların inanç dünyasına ektikleri şüphe tohumlarını bilmiyor olamazlar.
Sosyal medya veya genel olarak medya dünyasının kontrolsüz ve disiplinsiz akışına dâhil olan siyasi, ekonomik, dini ve gizemli bütün programcıların ortak noktalarından birisi de bu hocalarımızın her şeyi ama her şeyi çok iyi bildikleridir. Çok ilginç son zamanlarda çokça irdelenen ve birçok programcının gündeminde defalarca tartışılmış olan The economist dergisinin kapağındaki çizimlerin dünyayı karartan kehanetleri. Bizim çok akıllı keskin zekâlı hocalarımız oradaki sırları hemen çözüyorlar ve bizler 2023 ten sonra yeryüzünden siliniyoruz. Bu garabet programlardan birini izlemeye başladığınızda annunakilerle başlayan bir konuşma bir anda kuran –ı kerim tefsirine, mealine oradan da ekonomik bir reçeteye, hatta soğanın suyundan sarımsağın sapından yapılmış kansere deva bir ilaca kadar evirilebiliyor. Çünkü abimiz bilinen, bilinmeyen her ilme vakıf. Ancak nasılsa tüm kestirimlerinin bilgilerinin, öngörülerinin hatta kesin olarak hesapladığı sonuçların tamamı felaket.
Bu trajikomik durumu o kadar kanıksamışız ki adeta bir mazoşist gibi bunları izleyerek kendimize zulmettiğimizin, ruhsal çöküntülere sürüklendiğimizin farkında bile değiliz. Tuhaf bir şekilde yalan, yanlış olduğunu hiçbir gerçeğe dayanmadığını bildiğimiz halde bu programları izliyor, hatta çocuklarımıza izletiyoruz.
Burada hemen belirteyim ki… Yukarıda zikrettiğim bütün hususların gerçekten önemli birer değer olduklarına inanıyorum. Ancak bu çok önemli hususlar konunun gerçek uzmanları tarafından veya onların katıldıkları programlarda anlatılsın. Elifba yı bilmeyen bir insanın kuran-ı kerim tefsiri yapması, fiziği bilmeden metafizikçiyim diye kendilerince unvan edinmeleri ve sonuçta hep olumsuz ve öngörülerle felaket tellallığı yapanların insanlarımıza verdikleri zarar tahminlerimizin çok üstündedir. Zaten zor zamanlardan geçtiğimiz bu süreçte kıyamet senaristlerine, felaket tellallarına, korku tacirlerine asla itibar edilmemeli. Bence bu gibi programlar ve programcılar bilerek veya bilmeyerek insanlarımızın inançlarına, değerlerine zarar vermekle kalmıyor, oluşturdukları korku ve panik atmosferi sebebiyle toplumsal çöküntüyü tetikliyorlar.
Biz inanıyoruz ki… İnsanlık tarihi boyunca buzul çağı dâhil olmak üzere birçok önemli badireler atlatmış ve bu günlere gelmiştir. Doğru açıdan baktığımızda HAKKın hakikatinde bu tür şeyler hep olmuştur. Olacaktır da. Bizler her şeye rağmen umut var olmalıyız. Asıl böyle zamanlarda önce kendimize sonra tüm insanlığa ve değerlerine sahip çıkmalıyız. Tarotçuların veya medya kâhinlerinin söyledği gibi ne 2023 ve sonrasında nede bilinen hiçbir tarihte böyle felaketler yaşanmayacak. Bütün olup bitenler bize birçok şey de kazandıracak. Moralimizi ve motivasyonumuzu kaybetmeyecek, yarınlara daha büyük bir coşku ve umutla bakacağız. Her yeni doğan güne gülümseyerek selam verip, hayatımıza büyük bir dinginlik ve derin bir huzur ile devam edeceğiz. Zira rabbimiz bu kâinatı zıt kutupluluk ilkesi ile yaratmıştır. Her şey zıddı ile kaim olduğundan kutsal denge gereği enropi yasası da işleyecektir.
Sevgi ve saygılarımla,
Bayram ERSOY